Kime sorsan, kim açsa ağzını tükendiğinden başlıyor anlatmaya anlata anlata seni de tüketene kadar konuşuyor... Sahi neler oluyor biz fani canlılara? Hayatımıza bir gün ansızın giren bu sendrom nedir, ne değildir? Günümüzde çok sık karşımıza çıksa da bu kavramın ve belirtilerin ilk çıkış noktası 1974 yılına kadar uzanıyor. Psikolog Herbert Freudenberger tarafından ilk kez tanımlanmış olan tükenmişlik kavramı “uzun dönemli karşılanmamış iş stresi sonucu oluşan duygusal ve fiziksel enerji tükenmesiyle karakterize patolojik durum” olarak kayıtlara geçmiştir.Ruhsal bir bozukluk değildir ancak Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanımlanmış “Hastalıklar ve Sağlık Problemlerinin Uluslararası İstatiksel Sınıflandırması (ICD–10)” na göre Tükenmişlik Sendromu, “Yaşam Yönetimi ile ilişkili Zorluklar” kapsamında yer almaktadır. Hepimize daha tanıdık gelen bir tanımlama yapmam gerekirse; ellerinden gelenin fazlasını vermeye çalışan insanların başlarına gelen acı bir tecrübedir tükenmişlik sendromu. Hatta stres durumuyla arasında farklar vardır, mesela stres belirtileri fizyolojikken, tükenmişlik sendromu belirtileri duygusaldır. Zaten bizi öldüren stres değil, strese gösterdiğimiz reaksiyondur :)
Uzmanlar bireylerde tükenmenin 3 önemli belirtisi olduğu konusunda hemfikirler: aşırı yorgunluk-bitkinlik, duyarsızlaşma ve yetersizlik duygusu. Aramızda bu duyguları daha önce hiç hissetmemiş olan var mı ki! Meslek hayatımızda karşılaştığımız katı kurallar, uygun olmayan iş tanımları, adaletsiz denetim düzeni, yetersiz iletişim vs gibi başarısız kurumsal politikalar ve verimsiz kurumsal süreçler karşında alternatif yaratamamak, pozitif düşünememek ve iç motivasyonu kaybetmek sonucunda elimizde kalan tükenmİŞlik hissi oluyor. Peki nasıl önüne geçebiliriz bu durumun derseniz, kendimin de uyguladığı bazı küçük taktikler paylaşabilirim:
1- Dinlenme Zamanı: Haftada en az 1 günü kendinize, ruhunuza, bedeninize ayırmalısınız. Okuyun, oynayın, kişisel bakım yapın, maç izleyin, yemek pişirin, örgü örün, çekirdek çitleyin, resim yapın... yeter ki ruhunuza iyi gelen bir konuyla ve kendinizle ilgilenin.
2- Beslenme: Yoğun tempoda çok çalışan insanların ilk vazgeçtikleri konu düzenli ve sağlıklı yemek yeme alışkanlığıdır. Bazıları yemeği hayatından çıkartırken, bazıları yemeğe vurur kendisini. Gelsin abur cuburlar, gitsin atıştırmalıklar yapılmamalıdır, ya da 12 saat aç kalınmamalıdır. Şekeri meyveden, vitamini sebzeden almaya özen göstermek, arada tatlı kaçamaklar yapmak ve en önemlisi de düzenli beslenmek ve bol su içmek tükenmişlik karşısında vücut direncini önemli ölçüde artıran faaliyetlerdir.
3- Hareket Zamanı: Hoplayın, zıplayın, koşun, yürüyün, ip atlayın, yüzün, hiç mi olmadı açın bir müzik dans edin! Yeter ki hareketli olun, aktif olun. Düzenli spor yapmanın stresle başa çıkmayı %50 kolaylaştırdığı yolundaki bilimsel açıklamaları ciddiye alın. Kısa bir yürüyüşe çıktığınızda bile faydalarını hemen görürsünüz, ertesi gün bedeniniz daha zinde ve ruhunuz dinlenmiş olur.
3- Sosyal Bağ: Dilimizin ve gözümüzün son yıllarda alışkın olduğu "sosyal ağ" değil demek istediğim. Ekran başında, telefon karşısında tanıdık tanımadık insanlara "like" yapmak hiç değil. Etrafınızda olan kişilerle, ailenizle, dostlarınızla, çocuklarınızla, kediniz, köpeğiniz, balığınızla vakit geçirmek, onlardan destek almak, onlara destek olmak yani sosyalleşmek, sosyal bağ kurmak bizleri rahatlatan ve olumsuz duygularımızla başa çıkmamız konusunda pozitif yönde etkileyen faaliyetler.Bu nedenle sosyalleşmeyi hafife almayın.
4- Değişim: Yukarıdaki önerileri dikkate aldınız, uyguluyorsunuz ve biraz daha bakış açınız değişti fakat tükenmişlik hissinin hala kıyısında dolanıyorsunuz... O zaman işinizin, etrafınızdaki kişilerin, çalışma yoğunluğunuzun size uygun olup olmadığını lütfen gerçekçi olarak değerlendirin. Uygun olmadığı düşüncesindeyseniz alternatifleri inceleyin, daha severek, tutkuyla yapabileceğiniz, ilgi alanınıza, hayallerinize ve niteliklerinize daha uygun bir işte çalışıp çalışamayacağınızı araştırın. Öz geçmişinizi güncelleyin :)
TükenmİŞlik Sendromu maalesef kendi kendine geçmez, bunu unutmayın. Eğer üstünde durulmaz ya da müdahale edilmezse daha ciddi fiziksel ve psikolojik sağlık problemlerine neden olabilir.