Sevdiğimiz insanların, dostlarımızın, iş arkadaşlarımızın, nitelikli iş gücünün kayıplarını peşi sıra yaşadığımız bu günlerde bazen günlük rutin görevlerimin anlamsızlaştığını hissediyorum. Hatta insanlığımızın sorgulandığı bu zamanlarda "İnsan Kaynakları Yönetimi" kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir tanımlama.. Diğer yandan iş hayatı durmaksızın da devam ediyor değil mi? Pazartesiler başlıyor ve soluksuz Cuma'ya geliniyor. Hatta yıllık izinlerin tavan yaptığı bu aylarda, ofiste kalanlar bazen ekstra da çalışabiliyor. Yönetim kademesinde olanlar iyi bilir ki insan kaynağını sevk ve idare etmek için yılın en kritik ayları şirketlerin yıllık izin zamanlarıdır. Pek tabiki her sektör için illaki yaz ayları olmak zorunda değildir, ancak sadece ülkemizde değil dünyanın da bir çok yerinde Mayıs- Eylül ayları gitsek de gitmesek de "yıllık izin" dönemidir. Kafalar hep tatildedir, beden ofiste hapistedir. Haliyle motivasyon kayıpları yaşanır, hele bir de ofisinizin fiziksel şartları sıcak havaya uyumlu şartlara sahip değilse vay halinize! Görevi nedeniyle özel kıyafet/ üniforma vs giymek durumda olanlarımıza hiç değinmek dahi istemiyorum, şansınız bol olsun :)
Mobilya ve tasarım firmaları ofisleri yeniden yapılandırarak ergonomik çalışma ortamları yaratmanın motivasyonu acayip yükselttiğini son dönemde sürekli vurgulasalar da gerçek hayat her daim bu şartları sağlamaya elverişli olmayabiliyor. Yoksa kim istemez zaman zaman kendi içimize dönmemize izin veren, bizi boğmayan, potansiyelimizi gölgeleyip bunaltmayan ve oldukça eğlendiğiniz bir çalışma alanına sahip olmayı? Madem fiziksel koşullarımızı öyle hop değiştiremiyoruz, o halde yönetim felsefesine motivasyon artırıcı bir bakışla bakmakda fayda var. Özellikle İK Uzmanları, İK Yöneticileri ve şirketin diğer birim yöneticilerinin hem kendilerinin ve çalışanların refahları hem de iş veriminin sürdürülebilmesi açısından motivasyon oluşturucu tutumlar sergilemeleri gerektiğini düşünüyorum. Neler mi yapılabilir? Eminim bu konu hakkında birçok farklı yaratıcı uygulamalar geliştiren meslektaşlarım vardır, ben de kendi uygulamaya çalıştığım yöntemlerden birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sorunu yerinde çözmek. Yaptığımız işlerin müşterilerimizle buluşması ve yansımaları sahamızda gerçekleşiyor. Sektörümüze göre sahamız farklılık gösterebilir, değişmeyen tek şey sahayı bilmezsek ve kontrol etmezsek ne yaparsak yapalım başarılı olamayacağımız. Özellikle yaz ve tatil rehavetiyle motivasyonu düşme eğilimli çalışanlarımızın yaşayabileceği sorunları bekletmeden yerinde çözümlemede fayda var. Bir olay olduğunda varsayımlarla hareket etmek, ya da çalışmaları kulaktan dolma bilgilerle başlatmak yerine; olay yerine gidin, gerçek durumu gözünüzle görün. Çünkü, hatalarda kök neden araştırması yapmadan önce, mevcut durumu doğru kavramak problemi çözümünün ilk adımı ve anahtarı olmalıdır. Hele de sıcak havada motivasyonu düşme eğiliminde bir çalışanımızın başına geldiyse...
Hataya teşvik etmek. Şimdi diyeceksiniz ki bu nasıl iş, hem sorunları yerinde çözün, hem de soruna sebebiyet veren hatayı teşvik edin diyorsun. Evet, aynen böyle söylüyorum; çünkü iş yapan kişi hata yapar. Moral, motivasyon ve kabiliyeti artırmak için kişinin işine inancının ve sorumluluk duygusunun tavan yapması gerekir. Zaten önemli olan hata yapmamak değil, hatalardan ders çıkarmaktır, aynı hatayı tekrarlamamaktır. Çok baskıcı sistemler içerisinde kişiler hiç hata yapmamak adına minimum verimle iş gününü tamamlayabilirler. Bırakınız hata yapılsın, artık sorunu yerinde çözme prensibi de edindiğimize göre korkacak bir şey yok :)
Yetkilendirmek. Sorumluluk ve yetki eşit oranlarda verilmelidir. Örgüt yönetiminde yapılan en büyük hata yetkinin minimum, sorumluluğun maksimum tutulmasıdır. Sıcaklarda düşen motivasyonu hızla dibe çeker bu dengesizlik. İş hayatında ekip çalışması gerektiren işler yapıyoruz. Yetkilendirmek takımın motivasyonunu artırmakta kritik önem taşıyor. En basit örnek ile, 20 gün izne çıkan bir çalışanımızın yerine aynı niteliklerde bir başkası bakacak ve gidenin sorumluluklarını devralacaksa, yetkilerini de devramalıdır. Böylelikle hem izne ayrılan kişi sürekli rahatsız edilmez, hem kalan kişi sadece ekstra iş yükü altıda boğulmaz, hem de yönetici seri ve düzenli takip yapabilir.
Samimi olmak. Daha önce de başka bir yazımda (bknz Aranmayan Özellikler) samimiyetten ve faydalarından söz etmiştim. Bir kez daha değinmek istiyorum ki, samimiyet şeffaflık ve açıklığı da içinde barındıran bir kavram. Yönetimde bulunan kişiler olarak yaptığımız işlerde paydaşlarımızı bilgilendirmek ve onların çözüm ortağı olmasını sağlamak çok önemlidir. Çünkü, tepeden inme bir karar karşısında ne kadar doğru olursa olsun , emeğimiz yoksa reaktif davranırız. Bu reaksiyonu lehimize çevirmek için ortak akıl kullanılmalı, bu sebeple de astlarımıza bilgilendirme ve şeffaflık sağlanmalıdır. Samimi güven ortamının sağlanması çalışanların motivasyonunu pozitif etkileyen bir konudur. Çalışanlara saygı duyan, onları dinleyen, etik, adil ve objektif davranan, sözüne sadık yöneticiler güven ortamını sağlayabilecektir. Yöneticilerin yoğunluklarından ötürü çok fazla çalışanlarıyla yüz yüze iletişim kuramamaları çalışanlarda güvensizlik yaratabilmektedir. Güven inşa etmek konusunda yöneticilerin klimalı ofislerinden dışarı çıkıp çalışanların arasına katılmaları etkili olacaktır.
Yönetim felsefesinde motivasyon artırıcı uygulamaların yanı sıra sıcak yaz günlerinde belirli aralıklarla düzenlenecek şirket öğle yemekleri, sanat ve spor aktiviteleri ya da sosyal aktiviteler çalışan motivasyonunu artıracak organizasyonlardır. Çalışanların iş dışında birlikte vakit geçirme ve diğer bölüm çalışanları ile kaynaşma imkânı sağlayan bu organizasyonlar, işimizi sosyalleştirmeye ve ilişkilerimizi güçlendirmeye de ortam yaratırlar. Son olarak belirtmeden geçemeyeceğim ki; çalışırken ortamda olan hafif müzik de bilinçaltını motive olma konusunda olumlu etkiliyor. Benim favorim http://www.radioswissjazz.ch/en, deneyin pişman olmayacaksınız!