Aranmayan Özellikler

İnsan Kaynakları 17 Nisan 2015 Cuma

İş Dünyası Hep Aynı Özellikteki İnsanlarla Ne Kadar Değişebilir?

img

Mutlak dikkatinizi çekmiştir dört taraftan üzerimize üzerimize gelen iş ilanlarında "aranan özellikler" başlığı altında inci gibi yazılanlar. Mühendis de olsan, doktor da olsan, mutfağa aşçı, projeye mimar da olsan hep aynı beklentiler senden yana... Sanırsın tek tip bir iş akışı var, tek tip robotlar gerek bize. Bu her yerde fellik fellik aranılan uzman kişi; mümkünse prezantabl olmalı, sorumluluktan kaçmamalı, ağzı iyi laf yapmalı lakin efendiliğinden ve sadakatinden ödün vermemeli!  İngilizcesi Türkçesinden iyi, boyu posu yerinde ,  eli kolu becerikli ve zekası yaratıcı olmalı. Misal bütün gün fatura girip, makbuz kesmesini isteyeceğiz biz kendisinden ama yaratıcı zekası olmasını şart koşacağız ararken! 

Okurken gülümsediğinizi görür gibiyim, iş dünyasında son zaman yaşananlar tam bir durum komedisi... Kuşak çatışmaları, kurumsal karne hesapları, stratejik yönetim vs gibi çok önemli konularla meşgulken "aradığımız özellikleri" gözden kaçırır olduk artık. Başarılı, becerikli vs olmak için İnsanlara telkin edilen davranış kalıplarının iş dünyasının karakterinin nasıl aşındırdığı acı bir gerçek.  Zaaflarıyla yetenekleri arasına sıkışmış, kendini tekrarlayan ve kalıpların dışına çıkamayan yalnızca "aranan özelliklere" haiz adaylarla, her şeyin sadece paraya dönüşebilme gücüyle sınandığı günümüzde acaba ne kadar değişime ayak uydurabiliyoruz?

İnsanların kim olduğundan daha çok, nasıl düşündüklerine dikkat çeken bazı temel özellikler ile işlerimizde kalıcı değer yaratabilir ve çeşitlenen insan kaynağı ile de fark yaratabiliriz. İşte, size birkaç tane kalıplarımızın dışında  "aranmayan özellik":

Samimiyet: Bir başka ismiyle "içtenlik". Özü sözü bir olma, olanı olduğu gibi yansıtma, gerçeği saklamama gibi tanımlamalarla açıklana samimi kişiler başkalarına karşı dürüst oldukları kadar kendilerine karşı da dürüsttür. Kişinin kendisine karşı dürüst olması, hatalarını hiçbir bahane ve mazeret bulmadan kendisine açıkça itiraf etmesine olanak sağlar. Samimiyetsiz kişiler hatalarına bahane ve mazeretler bularak, gerçeği olduğundan başka türlü görmeye meyillidir. Sanılanın aksine samimi kişiler iş disiplininden uzak değildir. Şayet iş yerinde samimiyeti dengeleyememe sıkıntısı yaşanıyorsa bu sistem sorunudur.

Vicdan: Vicdan öyle ince bir çizgidir ki; varlığı çok nadiren göze batar, ancak yokluğu çok ağır gelir insana. Empati yeteneğinin ve duygusal zekanın düşük olduğu insanlarda vicdan duygusunun da pek gelişmediğine yönelik bilimsel tespitler de vardır. Kendi içinde başlı başına bir oto kontrol mekanizmasıdır vicdan. Dolayısıyla aklı hür, vicdanı hür adayları organizasyona dahil etmekten çekinmeyin, zira bu kişiler sahip olduklarıyla sizleri en büyük güvenlik önlemi masrafından da kurtaracaklardır.

Kalp: Gazze'deki katliamın en yakın tanığı Norveçli doktor Mads Gilbert'in ABD Başkanı Obama'ya yazdığı mektupla hatıralarımıza gelmişti: " Senin bir kalbin var mı?" Elbet herkesin biyolojik olarak kalp organı var. Aranması gereken özellik; kalbi ile görebilme, duyabilme, konuşabilme ve düşünebilme vasfıdır. Kalbiyle nefsini kontrol edebilenler büyük bir yanılgıyla duygusal, zayıf ve analitik düşünceden uzak kişiler zannedilirler. Oysa ki; kalbi olanları tercih edenler deneyimleyebilir ki; organizasyonların nefislerini dengeleyebilen, başarı çıtasını yükselten, ahlaklı ve düzenli çalışma prensibini benimseyen çalışanların ortak özelliklerinden biri de kalp dili kullanabilmesidir.

Pratik Zeka: İş hayatında pratik zekanın açılımı "sorunlara kısa sürede sonuç bulma yeteneği" dir. Elde olan sınırlı malzemeyle en verimli sonuca ulaşma becerisi de denilebilir. Pratik zekaya sahip olan kişilerin daha az şikayetçi, daha çözümcül ve sorun yerine sonuca odaklı oldukları gözle görülen tespitlerdir. Dolayısıyla çoğunlukla göz ardı ettiğimiz ama aslında iş hayatında zaman, para , başarı ve itibar kazandıran bir özelliktir. 


 

Tags: aranan özellikler işe alım iş dünyası mülakat

"Önemli olan kaç yıllık deneyime sahip olduğun değil, o yıllardaki deneyimlerinin kalitesidir."

Gözde Önal

80'li yılların başında dünyaya gelmiş ilk 'y' kuşağı temsilcilerindendir. 20'li yaşların başında yolu ODTÜ'den geçmiştir, burada sosyolojiye bulaşmıştır, halen acemi sosyologtur. 20'li yaşların sonuna geldiğinde iş hayatında 'insan kıymetine' gönlünü kaptırmış, gitmiş bunun ilimine bulaşmıştır. İşine tutkuyla, hayata azimle bağlıdır. İnsana dair her konuya meraklıdır, iletişim sözcüğünün sihrine inanır. Öz geleceğinde örgüt psikolojisi ile insan kaynakları yönetiminin harmanlandığı örgütsel iletişim üzerine uzmanlaşmak hedefi vardır. Ve hep der ki: "Başarı; bir şirketi büyütmek değil, şirketle birlikte çalışanlarını da büyütmektir."